Songül Işık Aydınoğlu
Küçük Ağaç Anaokulu’nun kurucusu olan Songül Işık AYDINOĞLU 1987 yılında İstanbul Üniversitesi Pedagoji bölümünden mezun oldu. 3 yıl Pedagog olarak bir Anaokulunda çalıştıktan sonra, 12 yıl özel bir kolejin Anaokulunda okul psikologu olarak görev yaptı.
2002 yılında Küçük Ağaç Anaokulunu kurdu.
1991-1993 yılları arasında Füsun AKKOYUN’dan “Transaksiyonel Analiz” ve “Yardım BecerileriTemel eğitim programına” katıldı.
1992- 1994 yılları arasında Doc.Dr.Hanna Nita Scherler’den Gestalt başta olmak üzere, bilişsel-davranışçı, psikodinamik ve humanist-varoluşçu yaklaşımlar üzerine eğitim aldı.
2000-2002 yılları arasında Dodo danışmanlık merkezinde Selda Özen’den düzenli olarak vakalar üzerinden süpervizyon aldı.
2003 yılında Orff Schulwerk yaklaşımı ile tanıştı, Uluslararası ve yurtiçinde olan seminerlerine katıldı. Orff Schulwerk yaklaşımının çoklu zeka ile paralel çizgisinden etkilenip okulöncesi eğitim’in her alanında kullanılabileceğini gözlemledi ve okulunun haftalık eğitim programının içine aldı. Orff Schulwerk merkezi ile işbirliği ile hafta sonları Küçük Ağaç Anaokulunu, öğretmenlere yönelik sertifikalı eğitim seminerlerine açtı.
2009 yılında Yrd.Doç.Dr. Tamer Ergin’den “Öğrenme ve Öğrenme Problemlerine Yönelik Bilişsel Müdahale Programı-PREP” konulu eğitimi tamamladı.
2010 yılında Nöroloji Uzmanı Dr.Bülent MADİ’den “Temel Nörofizyoloji” konusunda eğitim aldı.
Neden Küçük Ağaç
Çünkü Yazar Forest Carter’ın Küçük Ağaç’ın Eğitimi kitabından esinlendik.
Sevgiyi, duyarlılığı, dürüstlüğü, samimiyeti Kızılderili mantığıyla işleyen bu kitap, Çerokiler’e ithaf edilen evrensel dostluk ve barışın hikayesidir. Beyazlarla yerlilerin olaylara bakış açılarını bir çocuğun duygularıyla aktaran, insanı umursayan, yaşamın bütünselliğini savunan ve doğayla bütünleşen bir kültürün mesajıdır Küçük Ağaç’ın Eğitimi kitabı.
Küçük Ağaç, 5 yaşında Kızılderili bir çocuktur. Dedesi onu eğitmektedir. Daha doğrusu onun gelişmesinde ona rehberlik etmektedir.
…………
Bir gün kent alışverişi sırasında bir buzağı sahibi, Küçük Ağaç’ın hayvanla çok ilgilendiğini görünce, yanına yaklaşır ve “Buzağımı sevdin mi?” diye sorar. Gülümseyen çocuğa hayvanı satmak için birçok şey anlatır. Küçük Ağaç’ın 50 senti vardır ve bu da hayvanı almak için yeterli değildir. Adam üzgün bir ifadeyle bu buzağıyı kendisine satabileceğini söyler. Küçük Ağaç, buzağıyı alıp büyükbabasının yanına koşar. Büyükbaba bu durumdan memnun kalmaz. Küçük Ağaç, büyükbabasının tepkisini bencillik olarak değerlendirir. Eve dönüşleri sırasında buzağı ölür. Çünkü hayvan hastalıklıdır. Küçük Ağaç çok üzülür. Yaşadıkları yere geri döndükleri zaman, yemek sırasında Büyükbaba, konuyu değerlendirmek üzere söz alır; “Görüyorsun, Küçük Ağaç, öğrenmenin yapmaktan başka yolu yok. Senin buzağıyı almanı engelleseydim, her zaman bir buzağın olması gerektiğini düşünecektin. Sana satın almanı söyleseydim, öldüğü için beni suçlayacaktın. Yaşam içinde öğrenmek zorundasın” der.
Küçük Ağaç'ın dedesi, torununa hiç ceza vermez, ödül de vermez. Zaman zaman geri bildirimlerde bulunarak davranışlarının ne işe yaradığı ya da nelere sebep olduğu konusunda rehberlik eder. Küçük Ağaç ise pozitif bildirimler aldıkça kendisi ile gurur duymaktadır.
Başka bir bölümde Dede ve Küçük Ağaç yaban hindisi avına gideceklerdir. Ama güneş doğmadan kalkıp hazırlanmaları gerekmektedir. Küçük Ağaç hiç daha güneş doğmadan kalkmamıştır. Ava gidemeyeceğini düşünerek umutsuzca yatar ama dede torununun ava ne hevesli olduğunu görmüştür. Şafak sökmeden önce dede kalkar, çadırın içinde hazırlıklara başlar ve biraz gürültü yapar. Küçük Ağaç uyanır, henüz güneş doğmamıştır. Hemen giyinip avluya çıkar. Dedesi ona bakıp "Kalktın mı?” der. Küçük Ağaç kendisi ile gurur duyarak "Evet," cevabını verir. Birlikte ava giderler.
Dede sadece gerekli pası atmıştır ve Küçük Ağaç da bunu kullanmıştır. Gerektiğinde çocuklarımıza pas atıp onların kendi gollerini atmalarına izin veriyor muyuz yoksa pası da golü de sabırsızlık ederek kendimiz mi atıyoruz. Bu tür davranışlar, yani golü kendi atabilen çocuklar bağımsız olmayı öğrenirler. Benlik saygıları yükselir, onlara rehber olmak yerine yerlerine bir şeyler yapmamamız gerekir. Onlar adına planlamaya başladığımız da ömür boyu birilerinin desteğine ihtiyaç duyan bir insan yetiştirmesine başladık demektir.
Amacımız, 2-6 yaş grubu çocukların kişilik oluşumlarının en önemli evresinde oldukları düşüncesinden hareketle, özgüveni yüksek, özgür düşünen, sorgulayan ve eleştirebilen, yapıcı ve yaratıcı, kendini rahat ifade edebilen, keşfetmekten ve öğrenmekten zevk alan, öz disiplin ve benlik saygısı gelişmiş, bireyler yetiştirmektir.
Okulumuzda, geleneksel program çerçevesinde yer alan kalıpçı yaklaşımdan sıyrılarak, çocuklara bilgi yüklemek yerine bilgi edinme yolları, bilgi kullanma yöntemleri ve edindiği bilgileri başka alanlara transfer etme becerisi vermek hedeflenir. Biz onlara beceri ve yaratıcılıklarını özgürce ortaya koyabilecekleri bir öğrenme ortamı hazırlarız.
Eğitim hedeflerimizi ve programımızı belirlerken bize yön veren temel inanç; her öğrencinin biricikliği, bir diğerinden farklı, kendine özgü kişilik özellikleri taşıdığı ve her öğrencinin öğrenme hızına saygılı olma düşüncesidir.
|